HÜSEYİN ZEKAİ PAŞA
30/06/13 | YORUM SAYISI 0 | GÖRÜNTÜLENME 4821 |    Ters Dizgi

Hüseyin Zekâi Paşa ( d. 1860 Üsküdar ö. 1919).

Türkiye’de batılı anlayışta çalışan ilk ressamlardan biri.

İlköğrenimini tamamladıktan sonra Kuleli Askeri İdadisi’ne girdi. Aralarında Hoca Ali Rıza’nın da bulunduğu birkaç öğrenci arkadaşıyla birlikte özel bir resim atölyesi kurulması için okul yönetimine başvurdu. Bu atölyede Osman Nuri Paşa ve Süleyman Seyyid’in öğrencisi oldu. Mezun olduktan sonra Mekteb-i Harbiye’ye girdi. Orada öğrenciyken yaptığı, Boğaziçi’ndeki donanma gecelerinden birini canlandıran resmi, Abdülhamid tarafından beğenilince, 1883 yılında mezun olduktan sonra teğmen rütbesiyle Şeker Ahmet Paşa’nın yanına hünkâr yaverliğine getirildi.

Bu yıllarda Askeri İnşaat Komisyonu başkanlığı görevini üstlendi, Alman imparatoru II. Wilhelm’in Suriye gezisi sırasında, eski yapıtlar uzmanı olarak ona eşlik etti. Şeker Ahmed Paşa’nın ölümü üzerine 1906’da saray ressamlığına ve yabancı konuklar teşrifatçılığına getirildi. Bu günkü Askeri Müze’nin kuruluş çalışmalarına katıldı. 1908’de 1. Tugay Komutanlığından emekli olduktan sonra ölümüne değin Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı Sanayi-i Nefise Encümeni üyeliğini sürdürdü.

Hüseyin Zekâi Paşa, Avrupa’da resim öğrenimi görmemesine karşın, orada öğrenim görmüş ressamların yapıtlarını yakından incelemek suretiyle batılı bir anlayışta çalıştı. İlk dönem resimleri, fotoğrafik denebilecek bir gerçekçilikteydi. “Yıldız Sarayı Bahçesinden Peyzaj” gibi bu yıllarda gerçekleştirdiği yapıtları, ince boya hamuru ve duru renkleriyle 19. yüzyıl manzara geleneğine bağlıydı

1910’dan sonra katıldığı Galatasaray sergileri, Hüseyin Zekâi Paşa’nın Osmanlı Ressamlar Cemiyeti’yle ilişki kurmasını sağladı. Bu tarihten sonra fotoğrafik gerçekçi anlatım yerine, daha kalın firça vuruşlarının egemen olduğu izlenimci bir anlayışa yöneldi.

Bugün Mimar Sinan Üniversitesi İstanbul Resim ve Heykel Müzesi’nde bulunan “Cami”, “Ayasofya Camisi Hünkâr Mahfili” gibi en önemli yapıtlarını gerçekçi ve izlenimci anlayışları özümseyerek oluşturdu.

Duyarlı bir anlatımla ele aldığı bu resimlerinde izlenimci renk anlayışını kompozisyonun bütünselliğini yok etmeyen bir ayrıntı işçiliğiyle birleştirdi. Manzara türünün yanı sıra portre ve figürler de yaptı. Yapıtlarından örnekler İstanbul, İzmir ve Ankara Devlet Resim ve Heykel müzeleriyle Dolmabahçe ve Topkapı saraylarında bulunmaktadır. Hüseyin Zekai Paşa, saray çevresi dışında Üsküdar Doğancılar'da bulunan ve bugün yeri tespit edilemeyen konağında, dönemin sanatçılarıyla toplantılar yaptığı sıralarda İstanbul'u ziyarete gelen yabancı sanatçılarıdan biri olan Paul Signac'ı burada ağırladı..

Bu konağı ziyaret edenlerden Sami Yetik, burada edindiği izlenimlerini şöyle aktarmaktadır: "Zekai Paşa, eski Türk eserlerine ve nefis eşyaya son derece meraklı bir ressamdı. Türk eşyalarıyla süslü atölyesi, kendilerini ziyaret ettiğim gün bana o zamana kadar görmediğim bir müzede bulunuyorum hissini vermişti. Eski nakş sanatımızın ve eşyalarımızın hayranı olan üstat, atalarımızın güzel sanatlara karşı beslediği sevgiyi oymalar, yazılar, tezhibler ve birçok güzel sanat eserleri taşıyarak bana birer birer anlatmış, bu konuda bilgilenmemi sağlamıştı" der

Hüseyin Zekai Paşa'nın ressamlığının ve koleksiyonerliğinin yanı sıra yazarlık yönünün de olduğu bilinmektedir.
Kaynak:wikipedia











































































tutunamayanlarJuly 1, 2013, 1:36
[1]
Çevrimiçi Üyeler
Üye Ziyaretçi