HOCA ALİ RIZA
30/06/13 | YORUM SAYISI 0 | GÖRÜNTÜLENME 9368 |    Ters Dizgi

HOCA ALİ RIZA (İstanbul 1858 - İstanbul 1930)

Üsküdar Rüştiyesi, ardından 1880 yılında Kuleli Askeri İdadisi (Kuleli Askeri Lisesi)'ne, girdi. Öğrenimini Mekteb-i Harbiye-i Şahane’de sürdüren Hoca Ali Rıza, Osman Nuri Paşa, Süleyman Seyyid ve Mösyö Gués gibi seçkin hocaların öğrencisi oldu. 1881 yılında Harbiye Resim Sınıfı’ndaki başarılı çalışmalarından dolayı Sultan II. Abdülhamit tarafından Nişan-i Mecidi’yle ödüllendirildi.

1884 yılında Harbiye’nin Menşe-i Muallim programından Piyade Mülazım-ı Sani (Teğmen) rütbesiyle mezun oldu ve öğretmeni Osman Nuri Paşa’nın yardımcılığına atandı.

1891yılında Osmanlı Devleti’nin ilk başkentlerinde inceleme çalışmaları yapan bir heyete katılarak Türk-İslam eserlerine ait görünümleri defterlerine aktardı.

1895’te Kolağası rütbesindeyken Yıldız Porselen Fabrikası’nda porselen tasarımları yaptı. 1895’te Fausto Zonaro’yla tanışan sanatçı, 1897’de Değirmendere’de resim çalışmaları yaptı. 1897’de Türk Yunan savaşını anlatan muharebe konulu resimler çalıştı.

1903 yılında Mahmut Şevket Paşa’nın isteğiyle “Eski Osmanlı” kıyafetlerini kapsayan bir albüm çalışmasına katıldı. 1903 yılında Türk Esliha-i Antika Müzesi’nin kuruluşu için oluşturulan komisyonda görevlendirilen sanatçı. 1909 yılında Baş Ressam olarak başladığı Harbiye Matbaası’nda iki yıl süre ile çalıştı.

1909 ile1912 yılları arasında Osmanlı Ressamlar Cemiyeti Başkanlığı görevini sürdürürken; 1909’da Üsküdar İskele Gazinosu’nda resim sergisi düzenledi. 1910 yılında Şehzadegan sınıflarında hocalık yapan Hoca ali Rıza, 1911 yılında Kaymakam (Yarbay) rütbesindeyken emekliye oldu.

1914’te İnas Sanayi-i Nefise Mektebi’nde Peyzaj Muallimi olarak görev yaptı. 1917'de Maarif Nezareti’ne bağlı olan Sanayi-i Nefise Encümeni azalığına seçildi. 1918’de başladığı Çamlıca İnas Sultanisi’ (Çamlıca Kız Lisesi)’ndeki Resim Muallimliği üç yıl sürdü. 1921 Üsküdar Kız Sanayi-i Mektebi’nde Resim Muallimliği, ve 1929 yılında Sultan Ahmet Erkek Ameli Hayat Okulu’nda Muallimlik yaptı.

Karakalem ile suluboya tekniğindeki yetkinliği ve hızlı çalışma temposuyla, (beş bin gibi bir sayıya ulaşan) çok sayıda İstanbul peyzajı betimleyen, kentin mahallerini, Üsküdar’dan Bebek’e, Arnavutköy’den Burgazada’ya kadar semt yaşantılarını, kahvehaneleri, deniz kıyılarını yorumlayan sanatçı, 30 Mart 1930’da Üsküdar’da yaşama veda etti.
Kaynak: wikipedia


Rüştiyedeki öğrenciliği sırasında, resim derslerindeki yeteneği ile dikkat çekti.

Harbiye'ye geçtiğinde, neredeyse uzmanlık düzeyine gelmişti. Okulda bir "resimhane" (atölye) açmak için, zamanın genelkurmay başkanı Edhem Paşa'ya yaptığı başvuru kabul edilmiş ve atölyenin başına da Harbiye'de resim öğretmenliği yapan Nuri Paşa getirilmişti. Burada sergilenen öğrenci resimleri arasında Hoca Ali Rıza'nın tabloları beğeni toplamıştı.

Ali Rıza, Nuri Paşa'dan başka, Süleyman Seyyit ve M. Kess'ten de dersler aldı. Ozellikle desen bilgisini ileri bir düzeye ulaştırdı. 1884'te, mezun olduğu Harbiye'ye hoca olarak atandı.

Onun bu dönem resimlerinde ve daha sonraki yıllarda, doğup büyüdüğü Usküdar ve Karacaahmet'in sessiz köşelerini, kıyı kahvelerini ve güneşli kayalıldarını tercih ettiği görülür.

Tek başına bir "okul" etkinliğiyle çok sayıda öğrenci yetiştiren Hoca Ali Rıza, resim derslerinde kullanılmak üzere desen albümleri hazırladı, İkinci Meşrutiyetten sonra kurulan Osmanlı Ressamlar Cemiyeti'nde başkanlık yaptı. Hocalıktan 1910'da emekliye ayrıldı. Bu sırada kaymakam rütbesindeydi.

Orta dereceli okullarda ve Darüşşafaka'da, emeklilikten sonra da hocalığını sürdürdü. Yurtdışma çıkmamış olan ressamlarımızdandır. Harbiye'de çalışırken, bir ara Italya'ya resim öğrenimi için gönderilmesine karar verildiği halde, Napoli'deki bir kolera salgını, buna engel olmuştur.

Usküdarli lakabıyla anılan Hoca Ali Rıza, yaşamı boyunca Istanbul'un bu yöresiyle özdeşleşti. Mezarı Usküdar'daki Karacaahmet'tedir. Hoca Ali Rıza, yağlıboya da çalışmış olmakla beraber, daha çok bir karakalem ve desen ustası olarak, bu türe giren çok sayıdaki çalışmasıyla dikkat çeker.

Manzara, bir meslek sevgisinin ve sürekli bir ilginin, değişmez konusu olarak ağırlıklı bir yer tutar. Gölgesi kayalıklara vuran ağaçlar, ahşap evleriyle eski sokaklar, geleneksel kullanım eşyası, yaz sıcağının rehavetine gömülü kır kahveleri, sahillerin ıssız görüntüsü, Hoca'nın tutkuyla eğildiği konulardır. Doğa gözlemi, yöresel boyutlarıyla, en fazla onun resimlerinde tipik bir temsilcisini bulmuştur.












































































tutunamayanlarJuly 1, 2013, 12:57
[1]
Çevrimiçi Üyeler
Üye Ziyaretçi