SHAHRAM NAZERİ
10/10/13 | YORUM SAYISI 0 | GÖRÜNTÜLENME 9390 |    Ters Dizgi


Gece dindi. Not düşülsün vakte: sehven ölmüşüm, bir yanılgının tam orta yerinde. Yine de , şu ağrılı bağrımda geceyi yedi yerinden bağışladım. Çünkü kalbim, bir berzah sakinidir, apayrı bir derdin mihengi. Bu kehribar kokan atlas bırakıyor beni iç’imin dönmediği yerlere. İç’im ki, terk ettiğim bu kabileden kalan efsun, kalan sır; cenderede vecd ile sıktığı parmakları bu ürkek ellerin.. Ey sebil bir eda’yla kalbime düşen eza! Her mükellef cürmünü sınar bu kör, bu kesif tapınakta.

Gece dindi. Alnımda gür bir ağacın kök saldığı, yani ben, dünyanın en büyük kahrından aşağıya inerken ,”üşümekle sınanmış bir kuyuya “… Ey gündüzün ihtişamla aktığı burç! Ey serin çerağ! Bileğimi tuttuğum suyun lirik hışırtısı ve güvercinleri çocukluğumun : dindi gece…
Ela bir gün. Dışarıda bahar darmadağın. Yorulmuş bir kadının kokusuna eğilirken tanrı, şarkılar saçar, darmadağın... Öyle değiştirir ki şehrin suretini en aşina kuytuları bile tanıyamaz..
---
Bu ihtişamlı , “görkemli avaz “ ın sahibi Shahram Nazeri.. Avuçlarıyla ateşi kökünden kavrayıp , yüzüne vuran yalazıyla şahlanır bu ses; dünya yıkılıp yeniden kurulacak sanki! Etten kemikten bir surete bürünür , tutar elinizden yeniden yürümeyi öğretir, göğe bakmasını, yeniden.

1949 Kirmanşah, İran ‘da doğar Shahram. Kirmanşah, çoğunlukta Kürtlerin yaşadığı ,iklimi sert , yanık tenli bir şehir ; Mahperi’nin ela gözlerindeki masal.. Şehram , Kayhan Kalhor ve Ali Akbar Moradi gibi bağrı münbit bu toprakların çocuğu. Esmer. Kürt. Asıl bereket, “sofrasına diz çöktüğü” o geniş avludur. Annesi, bizim ömrümüze dağılmış, Adem ‘in bir gününe sığan hikmet ‘e bulanmıştır sanki, kulağına şarkılar, şiirler okuyan , tortusunda büyüdüğü bir yeşil vaha.
“Annem ben büyüdüğümde bana hep şundan bahsederdi; ‘ sen küçüktün ve ben senin kulağına şiirler, şarkılar okurdum’. Babam ise harabat tekkesine bağlı bir ozan..”

8 yaşında “Sufi Ensemble “ grubu , 11 yaşında İran televizyonlarında arz-ı endam etmeye başlar. “Redif” repertuarı ve “tasnif “ türünde eğitimler alır. Abdollah Davami, Nourali Boroumand, Mahmood Karimi ve en önemlisi Muhammed Rıza Şeceryan gibi “dağ”ların gerdanında yol alır. Uzun yıllar ağırlıklı olarak Sadii ‘nin şiiri üzerinden yürüyen klasik İran müziği, Nazeri ile Mevlana’ya olan derin hayranlığında yeni bir soluk kazanır. Türkiye’deki Mevlevi Müziğine de mesafelidir shahram :

“Bana göre Türkiye'deki Mevlevi müziği durağan ve heyecansız bir niteliğe sahip. Oysa Mevlânâ'nın çok heyecanlı, hareketli bir dünyası var. Sözgelimi ney sesi sizin için ölümü çağrıştırıyor. Çünkü siz Mevlânâ'nın ölüm anlayışını öyle yorumluyorsunuz. Oysa Mevlânâ'nın ölüme yaklaşım tarzını ben farklı anlıyorum. Bildiğiniz gibi Mevlana ölümü kavuşma olarak görüyor, ona karşı çıkıyor, yeniden yorumluyor. Bu nedenle ben Mevlânâ'nın müziğinin coşkulu, hamasi, yani lirik olması gerektiğini düşünüyorum.”

Bu dev mülkün mirasçısı ise oğlu Hafez ‘dir. Hafez’le, Mevlana’nın 800. Doğum yılı münasebetiye “Passion Of Rumi “ adlı bir albüm hazırlarlar. Farsça’da “üç telli” anlamına gelen “setar “ adlı çalgının ve tambur’un “çoşkulu” virtüözlerinden olan Nazeri, Klasik İran ve Sufi müziğinin en iyi şarkıcısı ilan edilir. “ Yaşayan Efsane “ , “Yaşam Boyu Kültürel Miras “ , “Geleneğin Korunması” ve ‘Rumi nin barış mesajlarını müzik diline aktarma” katkısından dolayı ödüller alır . “İran ‘nın Pavarotti’si” ve “İran Nightingale” ( İran ın Bülbülü) olarak adlandırılan Nazeri için, San Diego ‘da 25 Şubat 2006 “ Shahram Nazeri Günü “ olarak kutlanmış . Kalbi imar etmek için viran eden bu adam, tarihe kırkı aşkın kayıt bırakmış… Durup karşısında, baş edemediğimiz dün’yayı anlatabilmek için şansımız var hala, “Şeyda Şodam” için,hala…
Yaktıkları göğe, su’ ya saldıkları deniz’ e, o firuze şarkıya, kalan arda toprağa gömülü bir emanet bu, insaf et! “Derin bir kuraklık sonunda gelen, yedi yıllık bereket gibi” :
Bu gürlek nada neresinden geliyor kalbinin !

Yadegare doostt

"Senin aşkın acısı bana dokunduğunda
Zavallı gönlüm kedere, hüzne boğuldu
Çok aşklara müptela olmuştu biçare gönlüm
Ama böylesine bu defa düştü, bu defa müptela oldu
Senin sevdana sadece bir Bahane yeter
Aşkından bayılanın ayılması için senin bir şarkın, bir ezgin yeter
Bizi öldürmek için niçin cefa kılıcını kullanıyorsun
Bizi cezalandırmak için bir kırbacın ucu yeter"

Esra Altunhan
esraalthn@gmail.com
esratul@hotmail.com
Sezai EkinciOctober 21, 2013, 11:01
[1]
Çevrimiçi Üyeler
Üye Ziyaretçi