ALİ AYÇİL İLE YAŞAMAK ÜZERİNE RÖPORTAJ
09/11/14 | YORUM SAYISI 0 | GÖRÜNTÜLENME 3905 |    Ters Dizgi
Son çırağı ben idim
ortasında yedi göbek çınarı
sulayarak büyüten arastanın..
...

Arasta'nın Son Çırağı
Ceviz Sandıkları ve Para Kasaları
Kovulmuşların Evi
Naz Bitti
Sur Kenti Hikayeleri
Yenilgiden Dönerken,
Eserleriyle tanıdığımız, herbiri, dimağımızda ayrı bir tad bırakan ancak Sur Kenti Hikayeleri'ile bizi başka türlü büyüleyen, Arastanın Son Çırağı Ali Ayçil ile Yaşamak üzerine yaptığımız röportaj.

Umarız Sur Kenti Hikayeleri'nin sinema filmide yapılır.


Size göre insan yaşadığını nasıl anlar?

Biz çocukken söyleniyordu, halen söyleniyor mu bilmiyorum: "Yağmur yağıyor, seller akıyor; Arap kızı camdan bakıyor..." Beni çocukluğuma en kestirme yoldan götüren bu ninnidir. Niye etkilendim bunca? Üzerine zaman zaman düşündüm. Her seferinde, hayata çıkamayan, pencere kenarındaki çocuk imgesi dikildi önüme. Her çocuk gibi ben de bazen pencere kenarında hapsoldum. Şunu söylemek istiyorum, insan yaşadığını ancak yaşamaktan alıkonulduğunda tecrübe edebilir.


Şiirlerinizin, öykülerinizin, denemelerinizin yaşamla bağlantısı nedir?

Ben hayatla bağlantı kurmaktaki zaaflarım yüzünde edebiyata meylettim. Eğer bir bağlantı varsa o da hayatla bağımın hevesimi karşılayacak kadar güçlü olmamasıydı. Hayata heves ediyor ama onu başkaları gibi coşkuyla, öylesine yaşayamıyordum. Hatta öylelerine hayret ettiğim de çok olmuştur. Benim yazı hayatım, özellikle başlangıç yıllarında, içindeki tarif edilemez kelepçeler yüzünden dünyaya mecburen mesafeli duran bir adamın bu mesafeyi kısaltma çabasıdır. Buna dünyayla yakınlaşma çabası da diyebiliriz. Sonra da bu kez dünyadan korunmanın bir yolu olarak devam etti. Gelecekte hangi sebeple yazmaya devam ederim, onu şimdiden kestirmek zor.


Bu şehrin hangi muhitinde, hangi detayında yaşıyor olmaktan hoşlanıyorsunuz?

Elbette Üsküdar, elbette mayıs ve ekim arasındaki ılık yaz akşamları. Hayatımın en önemli detayı, son on beş yıldır orada mı değil mi diye baktığım, Horhor durağının karşı köşesindeki çeşmede sessizce oturan kadın oldu. Başlangıçta gençti, şimdi yüzünün her tarafı çizgi dolu. Hemen her gün gelir, bir dilenci değildir, oturur, susar ve karşıya bakar. Gözlerinin yönünü hiçbir güç değiştiremez. Onun orada olmasını benim de burada olduğumun bir işareti saydım. O kim? Bunu hiç bir zaman merak edip eşiştirmedim. Sadece orada mı değil mi diye baktım!


Normal yaşayan insanlar için, Şairlerin, yazarların yaşamları genel olarak yanlış bir yaşama gibidir, ya size göre yanlış yaşama nedir?

Bana göre insanın içinden bir onay alamadığı halde kabullenip ya da mecbur kalıp yaşadığı her hayat yanlış hayattır.


Yorulmak nedir, yaşamın sizi yorduğunu, yada yoracağını düşünüyor musunuz?

Yorulmak ruhen dünyayı karşılayamaz hale gelmektir. Doğal olarak ben yirmili yaşlarımdan itibaren her gün artan bir yorgunluğum.


Büyük sanatçıların eserleri için ölümsüz eser diye söz edilir. Eserin ölmesi, yazarın ölmesi nedir size göre?

Şekspir'in meşhur sözüdür: "Hayat ne kadar kısa, sanat ne kadar uzun." Biz sonunda gerçekten de ölürüz. Yazdıklarımız bazen bizi bile beklemez, bizden önce ölür. Ölümsüz eser insanlığa iyi bir yol arkadaşlığı önermiş ve bu önerisini kabul ettirmiş eserdir. Yolcular çeşit çeşit olduğuna göre arkadaşları da çeşit çeşittir.


Sur Kenti Hikayeleri masalsı bir örgüde, her şeyin zarif, yerli yerinde olduğu bir hikayedir. Peki rüyada yaşamak mümkün müdür?

Zaten bir başka yerde yaşıyor değiliz.


Size göre aşk nedir, yazdıklarınızda aşk nerededir?

Bana göre aşk, duyguların bildik kelimelerle teselli edilemez bir taşkınlık haline girmesidir. Bu yüzden dünya ciddi bir anlam kaybına uğrar, onu temsil eden dil çöktüğü için o da çöker ve değersizleşir. Yazma hali aşktan bir cüzdür.

Hayata dikkatli bir bakışı olduğunu bildiğimiz Ali Ayçil'e Röportaj İçin Teşekkür ederiz.
Röportaj Soruları: Sezai Ekinci, Musa Örnek, Şadiye Pazik, Esra Altunhan, İmran Biçer.
Sezai EkinciNovember 9, 2014, 9:24
[1]
Çevrimiçi Üyeler
Üye Ziyaretçi