OBLOMOV
09/07/13 | YORUM SAYISI 0 | GÖRÜNTÜLENME 4007 |    Ters Dizgi
EYLÜL İÇİNDE OBLOMOV

İNCELEME: HATİCE KESGİN

Ve hemen gidemedim

Ve artık gidemedim

Ve sonra hiç gidemedim.

Edip CANSEVER.

Rusya’da doğmuş ve o topraklarda kök salmış bir kahraman Oblomov. Gonçarov’un yıllarca içinde biriktirdiği, cemiyet yaşantısında, hayatın ta kendisinde gözlemlediği, belki birilikte yaşadıkları tembel bir kahraman. Rusya’nın en gerçek tutunamayanı.

Batıda, Avrupa’da hiç de anlaşılmayacak, tanımı sadece “tembelliğin kitabı” olacaktır. Ama Oblomov Batıdan kaçmaktadır. Derebeyi bir ailenin çocuğu olarak Rusya’nın tam da kılıf değiştirdiği sırada yaşayacak; ne önüne, ne arkasına doğru ilerleyebilecek, arada sıkışacak, sıkıştıkça derin tasavvurla eli mahkum tembelliğe sürüklenecektir. Bu tercih bilinçli olmakla birlikte çaresizliğin de en güzel tablosudur. Sıradan tembeller gibi içi rahat, gönlü huzurda değildir aksine sıkılmakta ve kendi için en uygun şeyi düşünüp durmaktadır.

Oblomov Doğudadır. İçimizde ve yanı başımızdadır. Eski ve yeninin ortasında kalakalmış bir aydındır. Ne derebeyi olmak istemektedir ne de devletin içinde sistemin bir adamı… Onun rüyası ayrı boyutta; eski ve yeniyi harmanlamak için hayatını acı ve trajediyle noktalamış olması bir talihsizlik olsa da geriye bıraktığı kavram hayatının eseridir. Parası “var”dır, şehirde çevresi ve arkadaşları “var”dır, kasabada onu bekleyen bir sınıf işçisi “var”dır. “Var”ların arasında “hiçliği” seçmiş bu yolda da bilerek bilmeyerek sapmadan ilerlemiştir. Sonuç; Oblomovluktur, Oblomovluğun önlenemez doğuşudur.

Oblomovka; içinde barındırdığı geleneklerle, efendisine bağlı halkıyla eskinin değişim süreci içinde özlemle aranan yeri olarak durur kitapta. Kahraman orada günümüzün “miskin” tanımına uyacak bir hayat tarzıyla büyümüşken yeniliklerin Rusya’nın kasabalarına kadar inmesiyle kendini büyük şehirde bulur. Hiç bilmediği, anlamsız bulduğu ortamlarda onlarca kâğıt imzalarken içi içini yer. Darboğazdadır. Peki, Oblomov ne yapar? Kopar; her şeyden kopar. O çarkta dönmeyi beceremez.

Onu ara ara zar zor gün yüzüne çıkaran arkadaşı Ştoltz hiçbir zaman başarılı olamayacaktır; bir Avrupalıdır. Kafasının içinde fazlaca girinti çıkıntı bulunmayan, düz gören, düz düşünen, düz yaşayan devrin aranan adamlarından; baş aktörlerindendir. Oblomov’u anlamsız bulur çünkü Oblomovlukta düzlüklere yer yoktur. Buruşmuş kâğıdı okuyacak gözde Ştoltz da yoktur. O zamanın aydın tasvirine birebir uyar ve bu tanımdan aldığı kuvvetle Oblomov’a acır!

Olga; Oblomov’un aşkı. Zeki ve kafası karışık bir karakter, dönemin dikkat çekici kadınları gibi o da aşkın romandaki dramını oluşturuyor. Kavuşamıyorlar. Kavuşmaları için değişimin, Ştoltz’un aradan çekilmesi lazım. Karakteri oturmuş Doğulu bir kadın gibi Oblomov’un kabuğuna çekilmesine karşı mücadele etmiyor. Kendini kendi doğrularını sınarcasına küçültmüyor. Ama yeni düzen eteğinden, paçasından, en zayıf yerinden yakalıyor. Değişim karakterli mi? Değil. Bir ağ gibi, bulaşınca çıkmayan inatçı bir leke gibi ince ince, sinsi sinsi sızıyor içine. Birikiyor. Sonuç her şeyi anlatır türden; Ştoltz ile Olga evleniyor. Sıkıcı, bohem, diyalogsuz, buz gibi bir evlilik… Okurken bile insan üşüyor, ürperiyor.

Çevremizde Ştoltzlar çok fazla. O yüzden onları yadırgamıyoruz. Biz Oblomovluk yaftasını atmaya çalışalı neredeyse yüzyıl oldu. Atamadık tabi, atabilsek onu okuyan milletler içinde en çok anlayanlardan olmazdık. O ne kadar Rusya’ya ait dursa da bizi de barındırıyor. yüzüne çıkaran arkadaşı Ştoltsuzurda değildir aksine sıkılmakta ve kendi için en uygun şeyi düşünüp durmaktadır.

tıkça derin t

Akıp giden zamana, dışarıdaki anlamsız hıza ve insanların önlenemez hırslarına karşı bir sığınak gibi duruyor.

Dürüstlük nedir; iyi biliyor. Aslında dürüstlüğün erdemliğinden pek de haberi yok ve ilgilenmiyor, çünkü dışarıyı bilmiyor. Yani yalanın ve sahtekârlığın yanındaki dürüstlüğü bilmiyor…

Her darbede biraz daha yara alıyor ama tepkisi farklı, tutunamayanlara özgü; tembel bir ruha bürünmek, onu giymek, tembellik maskesiyle gelen darbeleri protesto etmek.

Aşkı da derinlerde tadıyor Oblomov; çok içine giriyor ve tembelliğinden olsa gerek geri çıkamıyor. Olga’yı yanına gelmesine ikna edemiyor bu sefer aradaki mesafe iki âşık için; aşkın tanımı her ikisinde farklı, apayrı olan iki aşık için mesafe git gide açılıyor. Sonra o araya yeni yüzler, yeni zamanlar giriyor. Setler çekilip duvarlar örülüyor. Ve bir daha ne Oblomov Olga’yı tanıyabiliyor ne de Olga Oblomov’u duyabiliyor. Ne kadar da acı.

Gerçek bir tutunamayan gibi Oblomov çok düşünüyor, kafasının her kıvrımında var olan düşüncelerden ileri gelebilir mi bu tembelliği? Bilemem. Kafası ağır, karışık, düzensiz. Ama bir denge de söz konusu en önemlisi “hayat sözlüğünü” oluşturabilmiş. Birçok madde var dopdolu ve kalıplar ötesi. Faydalandığı kaynak o sözlük; kendince, Oblomovca bir sözlük.

Hataları da çok, ama Oblomovluk tümden yanlış olabilir mi? Hayır, sonuna kadar hayır. Tam tersine zaman zaman insanın içinde nüksetmeli.

Oblomov; gerçek aşkı tatmış aşık bir tutunamayan.

Dürüst ve yalın bir hayata sığmayacak kadar çok düşünce sığdıran bir adam.

Dışarıyı bilmiyor yada dışarıyı o kadar iyi biliyor ki bu yüzden tüm bağını kesiyor.

Kapalı bir kutu bu kahraman; korkutacak kadar derin.

Eylülün içinde hız var, gereksiz telaş ve stres var. O yüzden tam da bu ay Oblomov okuma zamanı gibi geliyor bana. Onunla tanışmak için büyük bir fırsat.

Oblomov’a selam olsun.

İNCELEME: HATİCE KESGİN

tutunamayanlarJuly 9, 2013, 2:48
[1]
Çevrimiçi Üyeler
Üye Ziyaretçi